Ağustos 30, 2014
Ağustos 30, 2014
*Scrikss NoteLook "World Tour Nights" Serisinden A5 Boyutlu Sert Kapaklı Defter
*Scrikss Dopio Rollerball & Highlighter İkisi Bir Arada Kalem
En geç bir hafta içinde bana bu bilgileri ulaştırmazsanız maalesef hakkınızı kaybedeceksiniz. Yeni yazılarda görüşmek üzere.
Bol Scrikssli Günler :)
Ağustos 21, 2014
Uzun bir aradan sonra, hazır görüntülenme sayımız 10.000'i yeni geçmişken bir çekiliş daha yapalım dedik. Yine Scrikss ürünlerinden verdiğim için bu çekilişe de Üçüncü -Geleneksel- Scrikss Şenlikleri adını verdim. Sözü uzatmayıp közü soğutmadan bu çekilişten neler kazanabileceğinizi açıklayayım.
Uzun bir aradan sonra, hazır görüntülenme sayımız 10.000'i yeni geçmişken bir çekiliş daha yapalım dedik. Yine Scrikss ürünlerinden ...
Ağustos 21, 20143rd Scrikss Fest Giveaway / Hediye Çekilişi PenTrain
Ağustos 21, 2014 Teknofil 29 Comments
Hediyeler yine iki kişiye gidiyor. İzleyicim olup yorum bırakan 2 kişi;
*Scrikss NoteLook "World Tour Nights" Serisinden A5 Boyutlu Sert Kapaklı Defter
*Scrikss Dopio Rollerball & Highlighter İkisi Bir Arada Kalem Kazanacak.
Yapmanız gereken; eğer hala izleyicim olmadıysanız,
Sağ Üst Köşeden İzleyicim olmak ve
Son Gün 29 Ağustos 2014 !
Çekiliş Sonunda şartları yerine getirenler arasından random.org'un 1. ve 2. olarak seçtiği kişiler kazanacak.
Scrikss Oyunları Başlasın! :)
*Disclaimer: Bu çekiliş 21 Ağustos 2014 Saat: 19.00'da başlamış olup 29 Ağustos 2014 Saat: 23.59'da sona erecektir. Kazanan kişi bir hafta içinde adres bilgilerini göndermez ise hakkını kaybeder. Çekilişe masa dahil değildir.
Ağustos 13, 2014
Bu hafta haftalığımla Mürekkepbalığı dergisi alıp haftalığa konuk edeyim istedim. Çünkü bu dergiyi, yüz yüze olmasa da aynı şeyleri konuştuğumuz insanlar çıkarıyor. Dergiye emek veren çoğu kişiyle, az çok sohbetim olmuştur. Ama önemli olan, bu derginin ülkedeki tek 'Yazı Kültürü' dergisi olmasıdır. Evet sadece dolma kalemlerle alakalı değil, trenlerle zaten alakası yok. Ama olsa fena olmazdı :) Bu dergi, yazı hakkında her şeyden bahseder. Eğer yazıyı, yazı yazmaktan çok seviyorsanız bu dergiyi de çok seveceksiniz.
Yeni çıkan üçüncü sayının sonundaki, Instagram fotoğraflarıyla yapılan künyeye beni de eklemişler. Alfabetik sıraya göre sol alt köşeyi kapmışım :) kendilerine çok teşekkür ediyorum. Dilerseniz yukarıdaki mavi butona tıklayıp bu fotoğrafı Instagram üzerinde görebilirsiniz. #PenTrain etiketini kullanarak paylaştığım fotoğrafları takip edebilirsiniz.
Bu hafta bahsetmek istediğim bir diğer şey ise bu el yapımı kitap ayracı. Genişletilebilir Cep Yapımından arta kalan Canson kağıtlarını kullandım. Anneme aklına ne geliyorsa çizmesini söyledim. Doğaçlama yaptı. Kuru kalemle, suyla ıslatarak ya da fırça ile. Ben sadece izledim ve ortaya bu çıktı. Bir çok açıdan farklı anlamlara sahip yeni ayracımı çok beğendim. :)
Sadece bununla da bitmiyor. Bu ayracı pres kaplattığımda arkasında anlamını bilmediğim kelimeleri yazmakta kullanacağım bir alan oluşturdu böylece su bazlı asetat kalemi Edding 150S ile önce buraya bilmediğim kelimeleri yazacağım. Kitap bitince de silip, anlamlarıyla birlikte kitabın içine post-it ile yapıştıracağım.
Siz de kendi kitap ayracınızı oluşturmak istemez misiniz?
Bu hafta haftalığımla Mürekkepbalığı dergisi alıp haftalığa konuk edeyim istedim. Çünkü bu dergiyi, yüz yüze olmasa da aynı şeyleri konuş...
Ağustos 13, 2014HAFTALIK #8 Mürekkepbalığı
Ağustos 13, 2014 Teknofil 8 Comments
Bu hafta haftalığımla Mürekkepbalığı dergisi alıp haftalığa konuk edeyim istedim. Çünkü bu dergiyi, yüz yüze olmasa da aynı şeyleri konuştuğumuz insanlar çıkarıyor. Dergiye emek veren çoğu kişiyle, az çok sohbetim olmuştur. Ama önemli olan, bu derginin ülkedeki tek 'Yazı Kültürü' dergisi olmasıdır. Evet sadece dolma kalemlerle alakalı değil, trenlerle zaten alakası yok. Ama olsa fena olmazdı :) Bu dergi, yazı hakkında her şeyden bahseder. Eğer yazıyı, yazı yazmaktan çok seviyorsanız bu dergiyi de çok seveceksiniz.
Yeni çıkan üçüncü sayının sonundaki, Instagram fotoğraflarıyla yapılan künyeye beni de eklemişler. Alfabetik sıraya göre sol alt köşeyi kapmışım :) kendilerine çok teşekkür ediyorum. Dilerseniz yukarıdaki mavi butona tıklayıp bu fotoğrafı Instagram üzerinde görebilirsiniz. #PenTrain etiketini kullanarak paylaştığım fotoğrafları takip edebilirsiniz.
Bu hafta bahsetmek istediğim bir diğer şey ise bu el yapımı kitap ayracı. Genişletilebilir Cep Yapımından arta kalan Canson kağıtlarını kullandım. Anneme aklına ne geliyorsa çizmesini söyledim. Doğaçlama yaptı. Kuru kalemle, suyla ıslatarak ya da fırça ile. Ben sadece izledim ve ortaya bu çıktı. Bir çok açıdan farklı anlamlara sahip yeni ayracımı çok beğendim. :)
Sadece bununla da bitmiyor. Bu ayracı pres kaplattığımda arkasında anlamını bilmediğim kelimeleri yazmakta kullanacağım bir alan oluşturdu böylece su bazlı asetat kalemi Edding 150S ile önce buraya bilmediğim kelimeleri yazacağım. Kitap bitince de silip, anlamlarıyla birlikte kitabın içine post-it ile yapıştıracağım.
Siz de kendi kitap ayracınızı oluşturmak istemez misiniz?
Herkese Bol Balıklı Günler :)
Ağustos 07, 2014
Salı günleri yayınlanan ama başka günlerde de yayınlanmış olduğunda buna da şükür diyeceğiniz yazı dizisi HAFTALIK'ta bu hafta defterlerin arka iç sayfalarında olması gereken bir cep yapacağız. Normalde bu cepten her defterde olması gerek ama bazılarına koymuyorlar işte.
Bunun için pek bir malzemeye de gerek yok,
evdeki malzemelerle de yapılabilen
bir şey. İhtiyacınız olan;
İlk olarak kağıdın birini alıp uzun kenarından 13mm kesiyorsunuz. Sonra ikiye katlayıp uç taraflarını 2cm içeriden iz yapıp, -bisturinin arkasıyla yada dolma kalem kapağıyla bile olur- içe doğru katlıyorsunuz ve bu parçanın kenarlarından kulaklarını azıcık kesiyorsunuz.
İkinci kağıda geçince onu önce ikiye bölüyor, sonra iki parçadan birini daha ikiye bölüyorsunuz. Ben biraz büyük böldüm daha da genişletebileyim diye :)
Salı günleri yayınlanan ama başka günlerde de yayınlanmış olduğunda buna da şükür diyeceğiniz yazı dizisi HAFTALIK'ta bu hafta defter...
Ağustos 07, 2014HAFTALIK #7 Genişletilebilir Cep Yapımı
Ağustos 07, 2014 Teknofil 2 Comments
Salı günleri yayınlanan ama başka günlerde de yayınlanmış olduğunda buna da şükür diyeceğiniz yazı dizisi HAFTALIK'ta bu hafta defterlerin arka iç sayfalarında olması gereken bir cep yapacağız. Normalde bu cepten her defterde olması gerek ama bazılarına koymuyorlar işte.
Örneğin KeskinColor Myra. Bu defterde aynı zamanda kapakları ve sırtı da kötü hemen yıpranıyor. Myra hakkında daha sonra detaylı bir inceleme yaparım. Şimdi benim her ayın sonunda defterin içine koymam gereken bazı kağıt parçaları oluyor onları defterin içine koyamadığım zaman huysuz oluyorum o yüzden bu dalgayı hemen yapıp bitirmeye karar verdim
Bunun için pek bir malzemeye de gerek yok,
evdeki malzemelerle de yapılabilen
bir şey. İhtiyacınız olan;
Aletler (Baki olanlar)
*Kesme Matı
*Bisturi
*Cetvel
Malzemeler (Harcanacak olanlar)
* 2 Adet A4 Boy Canson Kağıdı
*Kağıt Yapıştırıcı Stick(Pritt vs.)
bunlar. Ben kağıt olarak canson kullandım ama kalın geleceğini düşünürseniz fon kartonuyla da yapabilirsiniz.
İlk olarak kağıdın birini alıp uzun kenarından 13mm kesiyorsunuz. Sonra ikiye katlayıp uç taraflarını 2cm içeriden iz yapıp, -bisturinin arkasıyla yada dolma kalem kapağıyla bile olur- içe doğru katlıyorsunuz ve bu parçanın kenarlarından kulaklarını azıcık kesiyorsunuz.
Bu şekilde elde ettiğiniz iki dikdörtgen parçayı akordiyon gibi bir içe bir dışa katlıyorsunuz. Bunları da yapıştırılacağını düşündüğünüz yerleri yapıştırın.
Sonunda cebi tamamlayınca geriye deftere yapıştırmak gerekecek, onun içinde kağıdın arka tarafını iyice yapıştırıcıya kadar prittliyorsunuz. sonra yapıştırıp kapatın mümkün oldukça ağır birşeylerin altına koyun defteri böylece işlem tamamlanmış olur.
Sonunda cebi tamamlayınca geriye deftere yapıştırmak gerekecek, onun içinde kağıdın arka tarafını iyice yapıştırıcıya kadar prittliyorsunuz. sonra yapıştırıp kapatın mümkün oldukça ağır birşeylerin altına koyun defteri böylece işlem tamamlanmış olur.
Eğer bu işinize yaramazsa şu linkten bu konu hakkında güzel bir video izleyebilirsiniz
Herkese Bol Cepli Günler :)
Ağustos 03, 2014
Bayramın birinci günü sabahtan çıktık yola. Bayramlaşmak, büyüklerimizin elinden öpmek için. Ulus'taki tren garı da tam yolumuzun üstündeydi. İstanbul'a giden hızlı trende yer kalmış mı diye bakalım dedim. Çünkü 1-2 gün önce rut atmaya başlamıştı bu tren. Haydarpaşa'nın yokluğunda İstanbulluların trene binme ihtiyacını karşılar diye düşünüyordum. Sonrasında öyle bir ihtiyaca hitap etmediğini anladım. - Evet trene binme ihtiyacı diye bir şey var. Şehir içinde bu, metro ya da tramvaylarla bir miktar giderilebilir. :) -
Tren sevgisi aşılamaya aileden başladığım için zorlamadan kabul ettiler. Ben ve ablam arabadan inip kalabalık gişelere yürüdük bir yandan kocaman panoda "İstanbul'a Bilet Kalmamıştır, İlginize Teşekkür Ederiz." yazıyordu. Bunu "Bir seferde kırk bilet alıp trenlerin dolmasına izin vermediğiniz için sağ olun beleşçiler" diye yorumladım. Ben amacına uygun bir şekilde ücretsiz bilet talep ediyordum. Hızlı Treni denemek için :)
Her neyse biraz uğraştan sonra akşam için bilet bulduk. Yani geceye doğru orada olacaktık. Günü birlikçilere saati uymadığı için talep görmemişti demek. Her birimizin ismini yazdırarak sevinçle 5 kişilik bilet alıp binanın dışına çıktık.
Yolda gider miyiz?.. gitmez miyiz?.. nerede kalırız?.. diye düşüne düşüne Mamak'a kadar gelmişiz. En sonunda babamın boynuna arkadan sarılıp "Çabuk döndür şu arabayı!" dememle İstanbul'a gitmeye ikna olduk. Ulus'a geri döndük. Arabayı da 19 Mayıs Stadı'ndaki görevliden rica edip içeriye kameranın görmediği bir yere bıraktık. Ama ben bizim arabanın içi bomba yüklü sanırlar da almazlar diye o kadar hayal kurmuştum. Şimdi ben Gençlik ve Spor Bakanlığını patlatsam yeridir o zaman.
Bir kez de dönüş için şansımızı denedik girmediğimiz gişelerde ama yine aynı cevabı aldık. Gerisini düşünmeden 1. perondaki İstanbul yazılı led panonun altından geçtik. Minyatür MR makinesine benzeyen alete biletimi okutup içeri yürüdüm. Şansımıza Business Classtaydık. Koltuklar deri, Televizyonlar falan çok hoş. Üstelik üzeri TCDD baskılı kulaklık hediye ediyorlar. Çok beğendim hızlı treni. Bir de 55 lira olmasa daha iyi olurdu. Bakın, ücretsiz binmeme rağmen pahalı diyorsam gerçekten pahalıdır. :)
20 dakika önce bindik trene ama ben içeriyi fotoğraflayana kadar kalktık bile. ilk başta çok hızlı değildi. Sonradan hızlandı hızı 255 kmyi gördü. Açıkçası hızlı olması benim tercihlerimin arasında değil. Çünkü camdan ne pozlasanız eğilmiş direkler ve binalardan başka bir şey gözükmüyor. üstelik tarlalar filmlerdeki gibi ya da windows'un masaüstü resimleri gibi düzenli. Belkide "tarlanın yanından hızlı tren hattı geçiyor orayı düzgün tutmak zorundasın" diye tehdit etmişlerdir. olabilir mi? Anahat trenlerinin geçtiği yerler hep dağınık olur tren geçerken oranın bir parçasıymış gibi görünürdü. Ben onu seviyorum. Yüksek hızınız size kalabilir.
Koltukları deriydi, yastıkları vardı. Yerler halı kaplamaydı. Her koltukta Raillife dergisi okunmaya hazır bekliyordu.Kokpit kapısının hemen yanında tren polisinin koltuğu vardı. - Evet TrenPolisi diye bir şey varmış - Televizyonda bir çekicen filmi, bir dini kanal; dört tane de türkçe pop radyosu vardı. ekranın altındaki siyah boşlukta yüksek hızlı trenin ne kadar yüksek hızda gittiği yazıyordu. Bagaj kısmının normal trenden daha iyi olduğunu söyleyebilirim. kapaklı ve derin bagajları var bu trenin. En önemlisi Tuvalet! Evet tanıtım filmindeki sürgülü kapılı geniş bir tuvaleti yoktu maalesef. Bu bahsettiğim özelliklerin hepsi iş adamı sınıfı içindi.
Tuvalet benim bir trende aradığım en önemli özelliktir. - ve bu hiç tuhaf değil. - :) Tuvaletleri renkli, modern bir görünüme sahip ve kocaman* aynası bir var. Trende selfie çekmek artık daha keyifli diye bir reklam cümlesi duydum sanki :) Fakat daha küçük* bir tuvaleti var bu YHT'nin. zor hareket
edebildiğiniz alanda klozetin üzerine inen panel ile bebeğinizin bezini kolaylıkla değiştirebilesiniz diye yeni bir dalga eklemişler. yaptığım fotoğraf kolajından nasıl olduğuna bakabilirsiniz. Bir de eskiden üzerinde traş makinesi resmi olan prizler yerine gülen surat şeklinde bir ibare olan, 230W ve 120W seçenekleri olan bir priz koymuşlar. Demek ki bize yıllardır 120Wluk bir priz gerekiyormuş... ve bu prizi, normalden farklı wattta olan prizi kullanabilmek için hızlı trene binmemiz gerekiyormuş...
3 saat 52 dakikanın sonunda Pendik'de indik ben tren istasyonunda ineceğiz sanıyordum. bir alt geçit çarşısının ucuna eklenen metro istasyonuymuş burası aslında. Bunu da bize Ankara'ya tayini çıkmış sonra emekli olup buraya gelmiş tek dişli bir amca söyledi. Gideceğimiz yer Avcılar'daydı. Ben nereden bileyim Pendik'in şehrin dışında olduğunu toplam beş vesayette Avcılar'a gidebildik saat gece 1 idi yani basit bir matematikle 4 saat YHT 2 saat de İETT ile 6 saatte İstanbul'a geldik.
Yani hepimizi İstanbul'a getirdik diye kandırıyorlar. Şehrin öbür ucunda bırakıyorlar. Esenlere 6 saatte iner işimi hallederim diye düşünmeyeyim de ne yapayım ben? İstanbul'da da nereleri gezdiğimi anlatsam tek diyeceğim dakika başı istanbulkart yükleme makinesini ziyaret ettiğimi söylerim çünkü şehirler arasından daha çok şehir içinde ulaşıma para harcanıyor bu nemli rutubetli yapış yapış şehirde!
*Anahat trenleri ile karşılaştırıldığında.
Bayramın birinci günü sabahtan çıktık yola. Bayramlaşmak, büyüklerimizin elinden öpmek için. Ulus'taki tren garı da tam yolumuzun ü...
Ağustos 03, 2014İstanbul "Yüksek Hızlı" Tren Seyahatleri #8
Ağustos 03, 2014 Teknofil 4 Comments
Her neyse biraz uğraştan sonra akşam için bilet bulduk. Yani geceye doğru orada olacaktık. Günü birlikçilere saati uymadığı için talep görmemişti demek. Her birimizin ismini yazdırarak sevinçle 5 kişilik bilet alıp binanın dışına çıktık.
20 dakika önce bindik trene ama ben içeriyi fotoğraflayana kadar kalktık bile. ilk başta çok hızlı değildi. Sonradan hızlandı hızı 255 kmyi gördü. Açıkçası hızlı olması benim tercihlerimin arasında değil. Çünkü camdan ne pozlasanız eğilmiş direkler ve binalardan başka bir şey gözükmüyor. üstelik tarlalar filmlerdeki gibi ya da windows'un masaüstü resimleri gibi düzenli. Belkide "tarlanın yanından hızlı tren hattı geçiyor orayı düzgün tutmak zorundasın" diye tehdit etmişlerdir. olabilir mi? Anahat trenlerinin geçtiği yerler hep dağınık olur tren geçerken oranın bir parçasıymış gibi görünürdü. Ben onu seviyorum. Yüksek hızınız size kalabilir.
Koltukları deriydi, yastıkları vardı. Yerler halı kaplamaydı. Her koltukta Raillife dergisi okunmaya hazır bekliyordu.Kokpit kapısının hemen yanında tren polisinin koltuğu vardı. - Evet TrenPolisi diye bir şey varmış - Televizyonda bir çekicen filmi, bir dini kanal; dört tane de türkçe pop radyosu vardı. ekranın altındaki siyah boşlukta yüksek hızlı trenin ne kadar yüksek hızda gittiği yazıyordu. Bagaj kısmının normal trenden daha iyi olduğunu söyleyebilirim. kapaklı ve derin bagajları var bu trenin. En önemlisi Tuvalet! Evet tanıtım filmindeki sürgülü kapılı geniş bir tuvaleti yoktu maalesef. Bu bahsettiğim özelliklerin hepsi iş adamı sınıfı içindi.
Tuvalet benim bir trende aradığım en önemli özelliktir. - ve bu hiç tuhaf değil. - :) Tuvaletleri renkli, modern bir görünüme sahip ve kocaman* aynası bir var. Trende selfie çekmek artık daha keyifli diye bir reklam cümlesi duydum sanki :) Fakat daha küçük* bir tuvaleti var bu YHT'nin. zor hareket
edebildiğiniz alanda klozetin üzerine inen panel ile bebeğinizin bezini kolaylıkla değiştirebilesiniz diye yeni bir dalga eklemişler. yaptığım fotoğraf kolajından nasıl olduğuna bakabilirsiniz. Bir de eskiden üzerinde traş makinesi resmi olan prizler yerine gülen surat şeklinde bir ibare olan, 230W ve 120W seçenekleri olan bir priz koymuşlar. Demek ki bize yıllardır 120Wluk bir priz gerekiyormuş... ve bu prizi, normalden farklı wattta olan prizi kullanabilmek için hızlı trene binmemiz gerekiyormuş...
3 saat 52 dakikanın sonunda Pendik'de indik ben tren istasyonunda ineceğiz sanıyordum. bir alt geçit çarşısının ucuna eklenen metro istasyonuymuş burası aslında. Bunu da bize Ankara'ya tayini çıkmış sonra emekli olup buraya gelmiş tek dişli bir amca söyledi. Gideceğimiz yer Avcılar'daydı. Ben nereden bileyim Pendik'in şehrin dışında olduğunu toplam beş vesayette Avcılar'a gidebildik saat gece 1 idi yani basit bir matematikle 4 saat YHT 2 saat de İETT ile 6 saatte İstanbul'a geldik.
Yani hepimizi İstanbul'a getirdik diye kandırıyorlar. Şehrin öbür ucunda bırakıyorlar. Esenlere 6 saatte iner işimi hallederim diye düşünmeyeyim de ne yapayım ben? İstanbul'da da nereleri gezdiğimi anlatsam tek diyeceğim dakika başı istanbulkart yükleme makinesini ziyaret ettiğimi söylerim çünkü şehirler arasından daha çok şehir içinde ulaşıma para harcanıyor bu nemli rutubetli yapış yapış şehirde!
Hepinize Yüksek Hızlı Günler Dilerim. :)
*Anahat trenleri ile karşılaştırıldığında.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
İzleyiciler
Öne Çıkanlar
Kalem Treni Instagram'da
Kimleri İzliyorum
-
"Geçen gün ömürdendir"5 yıl önce
-
-
Hafta Sonu Ne Okuyorum?6 yıl önce
-
-
-
-
Künyeler
Haftalık
(28)
İnceleme
(22)
Scrikss
(14)
Tren Seyahatleri
(13)
Mürekkepler
(12)
Defterler
(11)
Dolma Kalemler
(9)
Diamine
(5)
Lamy
(5)
Rhodia
(4)
Fabio Ricci
(3)
How to
(3)
Leuchtturm1917
(3)
Parker
(3)
Pilot
(3)
Rotring
(3)
Aurora
(2)
Bira Günlükleri
(2)
Faber Castell
(2)
Geocaching
(2)
Graf-von Faber Castell
(2)
Keskin Color
(2)
Rollerball&Highlighter
(2)
Yüksek Hızlı Tren
(2)
Fabriano
(1)
Globox
(1)
J Herbin
(1)
Moleskine
(1)
Mont Blanc
(1)
Pelikan
(1)
Pentel
(1)
Platinum
(1)
Rollerpointler
(1)
Sailor Jentle
(1)
Sheaffer
(1)
Uçak Seyahatleri
(1)
Hakkımda
Blogger tarafından desteklenmektedir.
5 Yorum: