Hiç kullanılmayan ambulans yolunu kullanıp diğerlerini kısa yoldan ekarte ettim. Bu sefer önümde kısa boylu, siyah sırt çantalı, yanık t...

Kayseri Günlükleri #5 Beyaz Kafalar

Mart 29, 2015 Teknofil 0 Comments


Hiç kullanılmayan ambulans yolunu kullanıp diğerlerini kısa yoldan ekarte ettim. Bu sefer önümde kısa boylu, siyah sırt çantalı, yanık tenli bir genç belirdi. Benim gibi bu üniversitenin öğrencisiydi. Zayıf sokak lambalarına rağmen doğulu biri olduğunu fark ettim. Arkasına dönüp baktı, belli ki arkasında biri olmasından rahatsız oldu. Adımlarımı sıklaştırdım. Onun önüne geçtim. Ama önde olmak da beni stresse sokmuştu. Sürekli onun kendisinden büyük gölgesine bakıp adımlarımın ritmini ayarlamam gerekiyordu. 


Yurtlar hizasındaki yola geldiğimizde kar yağdığını fark ettim. Gece yarısına iki saat kala -yurt giriş saatine ikiden de azdı- ama kar yağıyordu işte. O sırada ikimizin arasından küçük boy bisikletiyle bir adam geçti ve ben tanımadığım gelecek meslektaşımla yarışı bıraktım. Çünkü bazı şeyler sizi şaşırtabiliyor.


Saçımı geçen 28 ayın ardından kestirmem şerefine bir de hava değişikliği olsun dedim. Çünkü Sivas'ta kar yağıyordu. 21 Mart, ilkbaharın ilk günü olarak bilinir. Ama Sivas'ta kar yağıyordu işte. Her taraf çamur, her taraf su birikintisi. Sonra Kayseri'de hava daha güzel olabilir diye düşündüm. Çünkü bence sıcaklık karbona bağlı. Kayseri'de bina ve araba çok, bu yüzden karbon salınımı da çok olur. Bu da havanın ısınmasını sağlıyor.
Bu yüzden "Büyük şehirler bana çok soğuk geliyor." diyenlere inanmayın! Büyük şehirler daha sıcak olur Sivas gibi yerlerden...

Yanılmışım.
Servisten indiğim yerle ev arası şemsiyemi ters yüz edecek kadar yağış ve ayaz vardı. Biz evde ablamın okul arkadaşlarıyla shot atarken dışarıda ki kar yağışı tipiye dönmüştü. Neden bilmem ama keyifle seyrettik. Yurtta arabesk yağmurundan kaçarken burada arabesk dolusuna tutuldum. Ama umursamadım çünkü misafirdim. Her ne kadar çok gidip gelsem de.

Adımı yanlış yazmalarına takmış olabilirim bu sefer, ama ismin yazılma amacı karışmasın diye değil.
Asosyal insanları mutlu etmek için yapılan bir uygulama diye...
Her Otobüse binişimde - Mecburen biinyorum. Tren gece ikide varıyor.- Terminallerin yazıhanelerinde ki seviyesiz insanların ne kadar rahatsız edici olduğunu hatırlıyorum. Ama AŞTİ'yi severim. Oraya ayrı bir sempati duyuyorum. Belki daha sonra anlatırım. - Büyük ihtimalle anlatmam ama-

Hatırladım da burada Tutku adında erkek bir barista vardı. Hala var. Yurttakilere Sarı Tutku'yu Kayseri'de gördüğümü söyledim. Çünkü bu adamda sarışındı. Sivas'a geldiğim sene öğrendim ki Ankara'da böyle bir sanatçı varmış. :)

Herkese Daha Sıcak Günler Dilerim :)

0 Yorum: