TCDD Genel Müdürlüğünün Ankara Garında, havaalanındakilere benzer ekranlarda yayınladığı  "Acımız Derin Yastayız" başlıklı Soma...

Tren Seyahatleri #7 Yaratıcı Kayserililer

Mayıs 28, 2014 Teknofil 2 Comments

TCDD Genel Müdürlüğünün Ankara Garında, havaalanındakilere benzer ekranlarda yayınladığı
 "Acımız Derin Yastayız" başlıklı Soma Maden Kazasında hayatını kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı dileyen taziye mesajı.
Sınavlar bitti. Bütünleme sınavlarına bir hafta var ben ne yapacağım şimdi diye düşünürken, yurda gardan yürüyerek geldiğim aklıma geldi. Baktım ki sekiz gündür yazı yazmıyorum. (burada özür dilediğim kısım...) Neyse Ankara'dan gelirken yüküm yoktu. Gara gitmeden bir kaç saat önce Starbuck's'a gideyim dedim. Bulvarda ki şubelerinin kapandığını görünce azda olsa üzüldüm. Günlüğümü çoğu zaman orada yazardım. Karanfil'deki Sbx'a oturduğumda sağımdaki kız çekinerek bir süper loto kuponu çıkardı. Tükenmez kalemle onun fotoğrafını çekti. Sonra kalktı. Neden buralarda günlük yazıyorum? Çünkü, baksanıza bir ton ilginç olaylar oluyor. Karşımdaki adamın süveterinde 58 yazıyor olması da büyük bir rastlantı, yoksa Sivas beni mi Çağırıyor?

Kaç seferdir altından geçiyorum hiç yukarı bakmamıştım.
 Bir önceki fotoğrafı çekerken ön kameranın açılması sonucu bu gerçekle karşılaştım.
Kızılay'dan Adliyenin oraya kadar yürüdüm sonra gara giden üst geçitlerden birine merdivenle tırmandım. Oradan geçerken birilerinin beni bıçaklamamasına dikkat ettim :). Sonra gara girip yukarıdaki "Başınıza hızlı tren yağdıracağız" kaplamalı tavandan geçip trene bindim. Kırıkkale'ye gidene kadar hiç bir şey belli olmuyordu. Bu yazıya dahil olmayacak olan insanlar abur-cubur yeyip sohbet ettikten sonra uyuyorlardı. Kırıkkale'yi geçince olaylar baş göstermeye başladı.

Elmadağ İzci Kampı
Ankara'nın en uç ilçesi, Kırıkkale sınırıyla arasında sadece 9 kilometre var.
Sağ yanımda dede ve ninesi bir çocuğu kasık fıtığı ameliyatı olmaya getirmiş, şimdi geri dönüyorlardı. Pijamasının peyik kısmını yırtmışlar oradan anladım. Pusetleri koltuğun arasından kaydığında çocuk huysuzlaşıyordu. Onlarda tülbentle koltuğa bağladılar ve sorun çözüldü. Kayserililer bazen çok yaratıcı olabiliyor.

Ankara - Samsun kara yolunun altından geçiyoruz.
Bu çocuklu,uyuyan orta-ileri yaşlı çift; çocuk ağlamaya başlayınca uyandı. Adam ilk önce çocuğun kafasını göğsüne vura vura "öl diyorum sana öl!" diye bağırmaya başladı. Hepiniz şaşırdınız biliyorum. Ama ben gayet meraklı bir şekilde izlemeye devam ediyorum. Adam bu seferde çocuğun sırtına vurmaya başladı ama ağlayışları daha da şiddetlendi. Artık çocuk kendi tükürüğünde boğulur gibi sesler çıkarıp ağlamaya devam ediyordu. Anladım ki uykudan uyanamadığı için ağladığını sanıyorlar.

Tren yolu manzaralı ev. Deniz manzaralı ev kadar güzel olmalı...

Yemekli vagona su almaya giderken gördüğümde ise, çocuğun kafasını tuvaletin havalandırma camından çıkarmaya çalışıyorlardı. Dediğim gibi bu Kayserililer çok yaratıcı. Sadece kadın "Yapma bey öldüreceksin çocuğu" dediği için ondan biraz yaratıcılık puanı kesiyorum. Bir daha ki sefere daha gaddar olmalı. Değil mi?

Bu yazıda bahsedilen kişiler zarar görmemiştir
Herkese Bol Yaratıcı Günler Dilerim :)

2 Yorum:

Treni kaçırmamak için bu hafta Haftalık'ı bir gün salladım. Bu hafta önemli bir konudan konuşacağız. Biliyorsunuz geçen hafta Manisa&...

Haftalık #5 SOMA

Mayıs 21, 2014 Teknofil 0 Comments


Treni kaçırmamak için bu hafta Haftalık'ı bir gün salladım. Bu hafta önemli bir konudan konuşacağız. Biliyorsunuz geçen hafta Manisa'da büyük bir kayıp yaşadık. Biz de bunun üzerine Sivas'ta iken örgütleşip Sivas'ın Ulaş ilçesine 1.000 adet fidan dikmeye gittik. O gün sadece 282 kişinin cansız çıkarıldığını biliyorduk. Sonra bu sayı 301'e dayandı, gerçekten acı bir şey. Sınıfta Sivas Kangal'daki madenlerin denetlenmesi için imza topladık, hocalar dahil bir çok kişiye imza attırdık. Üniversitedeki tüm çalışanların yakasında siyah kurdele vardı. Daha sonra Ankara'ya geldiğimde tüm otobüslerin önüne yapıştırıldığını gördüm. Dilerim böyle facialar bir daha yaşanmasın.


Ankara'ya gelirken çeşit çeşit insanlarla karşılaştım bunlar bir önceki Tren Seyahatleri yazısında yazıyor. Neyse eve yeni gelmişken kahve sırdaşım Ferdi beni bilardo oynamaya davet etti. Ben de uykulu olmama rağmen kabul ettim ama sonucunda 7-1 malup oldum. Yurtta yapamadığım şeyleri şu bir iki gün içerisinde yapayım diye kendime D&R'dan bir dvd film ve mikrodalgada patlatmalı mısırlardan aldım. Yurtta mısırı elektrikli ocakta yapınca tat vermiyor, bu gidişle mikrodalgayı yurda götüreceğim.

Hayranı benden çok olan pembe masa yine karşınızda.
Kelebek ve dalgıç dört dalda Oscar'a aday olmuş muhteşem bir film.3 hafta komada kaldıktan sonra sol gözü hariç komple felç olan bir adamın yaşama tutunuşunu anlatıyor. Konuşma uzmanı doktorumuzda burada kelebek rolünü üstlenip onun göz kırışlarının tercümanı oluyor. Bir diğer yandan çekiminin kolay olduğunu düşündüğüm bir film, çünkü herşey adamın tek bir gözünden görüldüğü şekilde çekildiği için diğer oyuncuların hepsi sadece sabit duran kameraya oynuyor. Senaryo sağlam olunca bunlara göz yumabiliyoruz elbette. :)

Bu hafta beni bir kaç sınav bekliyor onun dışında pek bir meşguliyetim yok gelirken ki tren yolculuğum hakkında da bir yazı yazayım diyorum.

Herkese Bol Haftalıklı Günler :)

0 Yorum:

Her seferinde başlık yazarken 'Seyahat' kelimesinin nasıl yazıldığına baktığımı itiraf etmeliyim. Bu sefer vukuatım büyük. Nered...

Tren Seyahatleri #6 Esrarkeş Cincüce

Mayıs 18, 2014 Teknofil 13 Comments


Her seferinde başlık yazarken 'Seyahat' kelimesinin nasıl yazıldığına baktığımı itiraf etmeliyim. Bu sefer vukuatım büyük. Neredeyse iki aydır Tren Seyahatleri yazısı yazmamışım. Çünkü iki aydır Ankara'ya gitmiyordum. Bu yüzden 3-4 günlüğüne de olsa bir gideyim dedim. Sonuçta Sivas bir Ankara değil.


Ek ders saatine karar veremeyen hoca yüzünden her ihtimale karşı gece 23.35'deki Güney Kurtalan Ekspresine bilet aldım. Ders erken bittiği için yurtta fazla duramadım yine gara gidip eşyalarımı bıraktım ve İstasyon Caddesinde yürüyüşe çıktım. Tam yolda katık edecek bir şeyler almaya gidiyordum. Yolda sınıftan uzun saçlı birileriyle karşılaştım. Bu Ümit ve Hasan ile birlikte tren garına gittik. O kadar eşya arasından bir flash bellek bulup onlara verdim. Hiç tren garına girmediklerini söyleyince etraflıca garı gezdirdim. Sonra onlarla beraber meydana geri döndüm. Çift Minareli'nin orada bir adamın fotoğraf çektiğini görünce durup baktık ki, iki minarenin arasında dolunay belirmiş; aşağıdaki gibi olmuştu. Bir de sokak lambası o kadar parlak olmasa daha iyi olurmuş :)


Garın önündeki trafik lambalarından geçmek üzereyken soldan sağa yedi haneli bir ışık gördüm. Kulaklığımı çıkarıp o dikkat çekici korna sesini duyunca koşmaya başladım. İlk defa bir trene geç kalma korkusuyla koştum. Ama zaten şehirlerde on dakika beklemiyor muydu? Gereksizdi o zaman telaşım.
Kalktıktan sonra yazmaya başladım. Trende mürekkep doldurmak zor olduğu için yanıma yedek kalem aldım. Çünkü mürekkebi az olduğunu tahmin ediyordum. en son yanımdaki yataktan biri istemişti bende günlüğünde hayali cemaatine vaaz verdiğini öğrenince geri istedim. Dilerim ki başka dolma kalemler kötü hayallere alet edilmesin :)

Sınıfımca dolma kalemliği kabul edilmeyen kalem&mürekkep ikisi
Hepsi dolma kalemin ciddi bir şey olması gerektiği yanılgısına düşmüş insanlar...

Hemen sol yanımdaki kızlar ön koltuktaki bir çocukla 'ce-e' oynuyordu. Annesi "Ödünç alabilirsiniz, isterseniz" diyerek çocuğu koltuğun üzerinden onların kucağına bıraktı. Çocuk sürekli kızların saçını çekip onlara tokat atıyordu. Tokatçı çocuk annesinin yanına dönünce, gösterilen ilgiyi kıskanan kız kardeşi bu seferde onu tokatlamaya başladı :)

Kırıkkale'den o kadar çok kişi bindi ki, vagonda 10-20 kişi ayakta gidiyordu. İşte bu yüzden ekspress trenleri pek tercih etmiyorum. Numarasız bir vagon koyup oraya sınırsız bilet kesiyorlar. İnsanlar da böyle dışarı ta 3. vagona kadar taşıyor.
Orada olduğunu fark etmediğim bir adam çocuk sesinden rahatsız olunca "Sigara içer misin? Sigara vereyim mi?" diye sordu. Ben şaşkınlıkla cevap veremeyince "Sigara içiyor musun?" dedi. İçmediğimi söyledim. Adamın söylediğine değil tipine,kılığına şaşırmıştım. Harry Potter filminden fırlamış gibi bir hali vardı. Üstünde koyu yeşil bir ceket ve aynı renkte kadife pantolon vardı. Pantolonuna önceden plug edilmiş tütün cebini karıştırarak, hızlı adımlarla vagondan çıktı. Yaşlı gözükmesine rağmen çok hızlı yürüyordu. Ben kafabandlı kulaklığımı taktıktan sonra, arkadan kulaklığımı düşürüp "Saat kaç saat?" diye bağırdı. İzlediğim şeyin kapanmasını ve ana ekranın gelmesini beklerken tekrar sordu. o an ne içtiğini anladım. Anlaşılan içtiği sigara değilmiş. Saati söyleyip başımdan gitmesini bekledim ve Ankara'ya varmayı.

Sizce dolma kalem ciddi bir mesele mi? Yorum yapın, fikrinizi söyleyin.

Herkese Bol Yeşilay'lı Günler Dilerim :)

13 Yorum:

Merhaba, normalde salı günleri yapmaya çalıştığım Haftalık yazılarını aksattığımı fark ettim sebebi ise çizim yapmak için sabahlamam olab...

Haftalık #4 Mürekkep Taşıma Kutusu Yapımı

Mayıs 14, 2014 Teknofil 6 Comments


Merhaba, normalde salı günleri yapmaya çalıştığım Haftalık yazılarını aksattığımı fark ettim sebebi ise çizim yapmak için sabahlamam olabilir. Hatta kanıtları da #PenTrain etiketiyle Instagram'da paylaştım. Oradaki fotoğraflardan bana ulaşıp takibe alabilirsiniz. Bu hafta pek çok şey yapmayı unuttum -yapamadım-. Kitap okuyamadım mesela. Takip ettiğim bloglardaki yazıları dahi okuyamadım zira çizim dosyamı hazırlayıp hocadan devamsızlığım için tolerans istemem gerekiyordu.
 

Beni az çok tanıyanlar bilir tenekeleri ne kadar işlevsel kullandığımı, mesela pastil kutularından portatif ocaklar, kartvizitlikler ve acil durum kitleri oluşturulabilir. En bilinir örneği için pastil kutusuyla yapılan videolara bakabilirsiniz.Okulda herşey yoluna girdiğine göre size uzun konaklamalı seyahatlerinizde yardımcı olabilecek bu mürekkep ve diğer dolma kalem araçlarınızı -Boş yada dolu kartuşlar, konvertör ve enjeksiyonlar vs. - koymaya yarayacak emniyetli bir kutu ile ilgili birşeyler söyleyebilirim.

 
Bu kırmızı tenekeyi Kayseri'ye gitmeden önce kırmızı kasadan sipariş ettim. Tabii Sivas'a gelmesi biraz olaylı oldu, Kayseri Günlükleri yazımda bundan bayağı bir bahsetmiştim. :) Madem başlıkta "Yapımı" dedik o zaman malzemeleri veriyorum...
Kolayı şişelerden içmemizi söyleyen teneke

1 Adet Teneke kutu
1 Adet Çift taraflı bant
1 Adet İzole bant (parabandı)
1 Adet Maket bıçağı
Biraz da hava baloncuklu naylonlardan lazım.


Çarşıdan kolayca alabileceğiniz bu malzemelerle mürekkeplerimizi fabrika kucağındaymış gibi koruyan bir kutu yapıyoruz. İnternetten alışveriş yapıyorsanız bu tür ambalaj malzemelerinden bolca vardır. Atmayın onları, bakın ne güzel işe yarıyorlar :)


Öncelikle "bak bunu patlatması çok güzel oluyor." diyen insanların elinden baloncuklu naylonu sağlam kurtarıp tenekenin içinde dolandırıp ölçüyoruz. içini sadece bir tur dolanacak kadar naylonu maket bıçağıyla kesip artan parçayla kapak içi ve tenekenin tabanı için kesiyoruz. Ölçüleri ürün üzerinden alınız. Sonrasında ise çift taraflı bantı yukarıdaki gibi her yüzeye iki şerit gelecek şekilde yapıştırın. Kolaylık olsun diye üzerindeki jelatinleri sökmeden yapıştırabilirsiniz. Sonra bandın üzerindeki şeritleri söküp naylonu bir köşeden başlayarak banda yapıştırmaya başlayın. Aynı işlemi taban ve kapak içi için yaptıktan sonra izole bant ile naylonun ek yerini kapatın.


Böylece korkmadan valizinize veya çantanıza koyacabileceğiniz bir mürekkep taşıma kutunuz oldu. Kapasiteye gelince, 8 tane 30 ml lik mürekkep veya 5-6 tane 60 ml lik mürekkep şişesi taşıyabilirsiniz. Aradaki boşluklarada kartuş,enjektör,konvertör,peçete ve dolma kaleminizi doldururken ne ihtiyaç duyuyorsanız koyabilirsiniz.


Ben bu hafta sonu Ankara'ya döneceğim için bu kutuyu kullanacağım. Ama tüm mürekkeplerim bunun içine sığmıyor o yüzden bundan bende üç tane var. Ankara'ya dönünce Scrikss incelemelerine devam edeceğim o zaman yine görüşürüz.

Herkese Bol Haftalıklı Günler :)

6 Yorum:

Yurttaki Halk bilimi okuyan öğrencilere dolma kalem kullandığımı söyleyince "Oo sen Osmanlıca yazsana dolma kalemle ne gü...

Haftalık #3 Osmanlı Türkçesi

Mayıs 06, 2014 Teknofil 2 Comments


Yurttaki Halk bilimi okuyan öğrencilere dolma kalem kullandığımı söyleyince "Oo sen Osmanlıca yazsana dolma kalemle ne güzel olur" dediler. Harfleri falan gösterdiler bana bende onlara Mürekkepbalığı dergisinden bahsettim. Çok beğendiler. Özellikle A harfinin transkripsiyonunun olduğu bölümü sevdiler. Oğuz Altay'ın kayıp bir filmi olduğunu öğrenince şaşırdılar falan.


İşin ironik yanı "Senin elinde böyle oluyor mu?" dedi harfleri dolma kalemle yazan adam. "Sen alışmışsın" deyince farkettim ki elleri hep mürekkep olmuş :) Dedim bende sana dolma kalem kullanmasını göstereyim. Öğreteyim demedim çünkü ben kimseye sormadan, elimi batırarak ve etrafı mürekkebe bulayarak bulaştırmamayı öğrendim

Geçen çekilişin hediyeleri sahiplerini buldu :)
İlk resimdeki harfleri yazana Scrikss 17 uzattım bu daha güzel bir renk diye, bir de kalemin hikayesini anlattım. Ama onunla yazamadı. Lamy Safari'nin daha iyi bir kalem olduğunu söyledi. Bende o kalemin başlangıç seviyesi kalem olduğunu o yüzden rahat yazdığını söyleyince şaşırdı.


Bir kaç haftadır kitap okuyamıyordum sınavlar yüzünden, ama yinede bir kitap bitirmeyi başarabilmişim :) İlk Haftalık Yazımda bahsettiğim kitaplar yanında bana tavsiye edilen Albert Camus'un Yabancı'yı da okudum. Gerçekten çok iyi bir roman. Her şeyin bir anlamı olması gerekmiyor ve bir şeyler sebepsiz yere yapılabiliyor. Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da bilmediğim kelimeleri bir kenara yazıp anlamlarını öğrendim.

 Valizdeki Mektup ise ismi dikkatimi çektiği için alıp pişman olmadığım bir öykü kitabı. Uzun süredir öykü okumadığımı fark ettim ve çok güzel dünyalara dalıp çıktım bu kitapla. :) Giriş öyküsü -yani kitaba adını veren öykü- her kitapta olduğu gibi büyüleyiciydi. Ama benim beğendiğim bir diğer öykü ise "Fırsat".

Lütfen tıklayıp büyütünüz
Sanki yazılanlar benim günlüğümden alınmış gibi. Öykünün karakteri bir kafeye gidiyor, insanların davranışlarını tartıp-değerlendiriyor. Bende bunu Starbuck's'ta yapıp günlüğüme yazardım eskiden. (Neden Sivas'a Starbuck's açılsın diye bağırıyorum sanıyorsunuz :)) Şimdi buralarda bunu yapamıyorum pek.
Gerçekten okunması gereken kitaplardan biri. Menekşe Toprak'ı tanımıyordum ama bu kitap sayesinde saygı duymaya başladım.


 Rasim Özdenören'in  1965'de her gün bütün sayfalarını spora ayırıp sanat konularına düzenli bir şekilde yer vermeyen bir sürü günlük gazetenin yanında 12 sayfalık Yeni İstiklal gazetesinde yazmayı üstlendiği Açık Mektup Köşesi'nden şiir değerlendirmelerinin olduğu, rehber niteliğinde bir kitap. Yazmaya hevesli insanların sorularına cevap veren yazarlar atölyesi denilebilecek paha biçilemez bir mekan. Keşke günümüzde de böyle  köşe yazıları ve yazarları olsa :)


Bu kitabı gün ağırana kadar gece lambasıyla bir ranzanın üstünde okuyup bitirdim ve turuncu Scrikss Tankımla beğendiğim yerleri renklendirerek feyz aldım. Bazı okuyucular Ray Ray Kasım gibi şiir yazdıkları için Rasim Amca tarafından azarlanmış. Bazılarıysa yapıcı eleştirilerle birlikte köşesinde yayımlanmış.



Sanırım uzun oldu bu bakın saat kaç olmuş siz bu yazıları okurken ben kampüsün yolunu tutmuş olacağım demekki. :)

Herkese Bol Haftalıklı Günler :)

2 Yorum:

İyi geceler sayın okuyucular. bu sefer çekiliş sonucunu tam söylediğim vakitte söyleyebilmek için bitiş saatini biraz kıstım. Biliyorum ka...

2. Geleneksel Scrikss Şenlikleri Sonuçları / 2nd Scrikss Fest Giveaway Results from PenTrain

Mayıs 03, 2014 Teknofil 4 Comments

İyi geceler sayın okuyucular. bu sefer çekiliş sonucunu tam söylediğim vakitte söyleyebilmek için bitiş saatini biraz kıstım. Biliyorum kampanyanın her hakkı saklıdır. yazmam lazımdı bunun için ama idare edin şimdilik bu uzun soluklu çekiliş zamanında bir kaç inceleme yazdım ders çalışacağım yerde :) Sonuçları açıkladıktan sonra onlarıda düzenleyip yayınlayacağım. Yine random.org'da tek bir çekiliş yaptım, 1. ve 2. olan izleyicilerim hediyelere hak kazanmış oldular :)
1'er Adet 
Scrikss noteLook A6-40 not defteri, Scrikss Scrikssimo 0.5 uçlu versatil kalem, Scrikss EC-30 çevre dostu silgi, 2014 Yazarlar Ajandası
Kazanan 1. izleyicim Fehmi Uğur Işık,2. izleyicim ise Mete Küçükçakır olmuştur
*Kazananları tebrik ediyor, sayfanın sağ taraflarında sizi bekleyen gri filden eposta adresimi istemenizi ve bana Ad, Soyad, Telefon ve Adresini göndermenizi rica ediyorum. Bilgilerinizi bana verdikten sonra en kısa sürede hediyenizi kargoya vereceğim.
*Kazananlar, 10 Mayıs 2014 saat 23:00'a kadar Ad-Soyad,Adres ve Telefon bilgilerini vermemesi durumunda haklarını kaybedeceklerdir.
"Bir sonraki yazılarda da burada olun inşallah" diyor odamda kendisini imam zanneden arkadaş.

Herkese Bol Kartonlu Günler Dilerim :)

4 Yorum:

Merhabalar; Yine bir Scrikss dolma kalem var elimde, ama bu sefer çok özel bir kağıda yazıyorum. Bizim devlet yurdunun kırtasiyesinde sa...

Scrikss Vintage 17 & Diamine Sepia İncelemesi

Mayıs 02, 2014 Teknofil 11 Comments


Merhabalar;
Yine bir Scrikss dolma kalem var elimde, ama bu sefer çok özel bir kağıda yazıyorum. Bizim devlet yurdunun kırtasiyesinde saman kağıdı adı altında satılan fakat beyaz fotokopi  kağıdından daha kalın olan 80 gr/m2lik fildişi renginden bir ton daha koyu bir kağıt. Üstelik fiyatı beyaz kağıttan daha ucuz ne güzel değil mi? :) Güzel olmayan tek yanı, kağıdın pürüzlü yüzeyinden dolayı kağıt liflerin uç kanallarını tıkayabilecek olması.

Scrikss 17, vintage sayılabilecek bir kalem. Scrikss 71 ise bunun metal kapaklı olanı, daha önce de bahsettiğim gibi taktim tehir edilerek numaralandırılmış.Kalemin tam gizli ucu ve damak şekli dışında Scrikss 85'den bir farkı yok sayılır



Scrikss'in kendi sitesinde belirttiği üzere, klips ve halkası krom kaplama; incecik ucu ise titanyum malzemeden yapılmış (bkz. kaynak) Kalem 90larda üretimden kaldırılmış ama tahminimce 70lerde üretilmeye başlanmış çünkü o dönemlerde kalemlerde tek tip ince uç kullanılıyormuş


Bu kalemde de kullandığımız mürekkebin ıslaklık konusundaki önemi büyük. Gidip Pelikan 4001 koyarsanız, kaleminiz yazmaz bile. Zaten can sıkıntısı bir iletim sorunu var, mürekkebi sıkıyor çok fena. Bazı yerlerde çok ıslak bazende çok kuru yazıyor, bazen atlama yapabiliyor

Solda 70gr fotokopi kağıdı, sağda 80grlık saman kağıdı
Arkaya Geçme Durumu
Bir Scrikss klasiği olan 6 tane dikdörtgenden oluşmuş 'Mürekkep Seviye Kontrol Penceresi' ve 'Gizli Ters Piston Sistemi' bu kalemde de mevcut. Alırken göz yumduğum şey ise, piston vidasının çeyrek tur boşa dönmesiydi. Scrikss uç ve refiller haricinde ömür boyu garanti veriyor. Bunu da kabul ederler mi acaba?


Siz bu kalem, mürekkep ikilisi hakkında ne düşünüyorsunuz ? Fikirlerinizi lütfen yorum olarak yazın.
Herkese Bol Scrikssli Günler :)

11 Yorum: