Yurttaki Halk bilimi okuyan öğrencilere dolma kalem kullandığımı söyleyince "Oo sen Osmanlıca yazsana dolma kalemle ne gü...

Haftalık #3 Osmanlı Türkçesi

Mayıs 06, 2014 Teknofil 2 Comments


Yurttaki Halk bilimi okuyan öğrencilere dolma kalem kullandığımı söyleyince "Oo sen Osmanlıca yazsana dolma kalemle ne güzel olur" dediler. Harfleri falan gösterdiler bana bende onlara Mürekkepbalığı dergisinden bahsettim. Çok beğendiler. Özellikle A harfinin transkripsiyonunun olduğu bölümü sevdiler. Oğuz Altay'ın kayıp bir filmi olduğunu öğrenince şaşırdılar falan.


İşin ironik yanı "Senin elinde böyle oluyor mu?" dedi harfleri dolma kalemle yazan adam. "Sen alışmışsın" deyince farkettim ki elleri hep mürekkep olmuş :) Dedim bende sana dolma kalem kullanmasını göstereyim. Öğreteyim demedim çünkü ben kimseye sormadan, elimi batırarak ve etrafı mürekkebe bulayarak bulaştırmamayı öğrendim

Geçen çekilişin hediyeleri sahiplerini buldu :)
İlk resimdeki harfleri yazana Scrikss 17 uzattım bu daha güzel bir renk diye, bir de kalemin hikayesini anlattım. Ama onunla yazamadı. Lamy Safari'nin daha iyi bir kalem olduğunu söyledi. Bende o kalemin başlangıç seviyesi kalem olduğunu o yüzden rahat yazdığını söyleyince şaşırdı.


Bir kaç haftadır kitap okuyamıyordum sınavlar yüzünden, ama yinede bir kitap bitirmeyi başarabilmişim :) İlk Haftalık Yazımda bahsettiğim kitaplar yanında bana tavsiye edilen Albert Camus'un Yabancı'yı da okudum. Gerçekten çok iyi bir roman. Her şeyin bir anlamı olması gerekmiyor ve bir şeyler sebepsiz yere yapılabiliyor. Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da bilmediğim kelimeleri bir kenara yazıp anlamlarını öğrendim.

 Valizdeki Mektup ise ismi dikkatimi çektiği için alıp pişman olmadığım bir öykü kitabı. Uzun süredir öykü okumadığımı fark ettim ve çok güzel dünyalara dalıp çıktım bu kitapla. :) Giriş öyküsü -yani kitaba adını veren öykü- her kitapta olduğu gibi büyüleyiciydi. Ama benim beğendiğim bir diğer öykü ise "Fırsat".

Lütfen tıklayıp büyütünüz
Sanki yazılanlar benim günlüğümden alınmış gibi. Öykünün karakteri bir kafeye gidiyor, insanların davranışlarını tartıp-değerlendiriyor. Bende bunu Starbuck's'ta yapıp günlüğüme yazardım eskiden. (Neden Sivas'a Starbuck's açılsın diye bağırıyorum sanıyorsunuz :)) Şimdi buralarda bunu yapamıyorum pek.
Gerçekten okunması gereken kitaplardan biri. Menekşe Toprak'ı tanımıyordum ama bu kitap sayesinde saygı duymaya başladım.


 Rasim Özdenören'in  1965'de her gün bütün sayfalarını spora ayırıp sanat konularına düzenli bir şekilde yer vermeyen bir sürü günlük gazetenin yanında 12 sayfalık Yeni İstiklal gazetesinde yazmayı üstlendiği Açık Mektup Köşesi'nden şiir değerlendirmelerinin olduğu, rehber niteliğinde bir kitap. Yazmaya hevesli insanların sorularına cevap veren yazarlar atölyesi denilebilecek paha biçilemez bir mekan. Keşke günümüzde de böyle  köşe yazıları ve yazarları olsa :)


Bu kitabı gün ağırana kadar gece lambasıyla bir ranzanın üstünde okuyup bitirdim ve turuncu Scrikss Tankımla beğendiğim yerleri renklendirerek feyz aldım. Bazı okuyucular Ray Ray Kasım gibi şiir yazdıkları için Rasim Amca tarafından azarlanmış. Bazılarıysa yapıcı eleştirilerle birlikte köşesinde yayımlanmış.



Sanırım uzun oldu bu bakın saat kaç olmuş siz bu yazıları okurken ben kampüsün yolunu tutmuş olacağım demekki. :)

Herkese Bol Haftalıklı Günler :)

2 yorum:

  1. Afiyet olsun .
    Acaba not defteri ve kahvenin bulunduğu nesnenin ismi nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim S. İldeniz bahsettiğiniz nesne kartonun içe doğru dikilmesiyle oluşturulan kitap çantası. İnternetten kitap satışı yapan siteler kargoyu bu karton çanta ile gönderiyorlar bende aldığım ambalaj malzemelerini sakladığımdan böyle zamanlarda işe yarar bir çok ıvır zıvırım oluyor :)
      Aynı zamanda bazı sitelerde ayrıca satılıyor fakat günlük kullanımda pek dayanacağını sanmıyorum :)

      Sil