Geçen hafta Bana Sıkça Yaz 'ın  4. doğum günü vardı bende Ankaralardan İstanbul'a gittim. Tek başıma ilk İstanbul'a gidişim...

Dolmakalem Lobisi'nden Icazet Almaya Gittim

Nisan 07, 2016 Teknofil 0 Comments



Geçen hafta Bana Sıkça Yaz'ın  4. doğum günü vardı bende Ankaralardan İstanbul'a gittim. Tek başıma ilk İstanbul'a gidişim oldu bu. Yaşım o kadar küçük değil aslında ama böyle bir bahaneye ihtiyacım vardı gidebilmek için. Hem gezdim hem aynı kafadan insanlarla bir kez daha vakit geçirmiş oldum.


Etkinliğe gittiğimde yeterli olmayan tecrübelerimi, kötü yazımı unutup ekibin bir parçası gibi hissediyorum ve bu çok güzel bir duygu. Facebook grubunda paylaşım yapan herkesle tanışmış oldum. Bazıları çok eğlenceli bazıları ağır başlı, içlerinde her sektörden insan var. 
  •  Bu arada üstteki iki fotoğrafı Erkan Samet Dönmez çekti. Konu mankenlerin de hak sahibi olduğum için paylaşmakta da hakkım olduğunu düşündüm. Etkinlikteki tüm fotoğrafların olduğu albüme bu linkten ulaşabilirsiniz. 

Etkinlikte olanlar biraz anlatılmaz yaşanır tadında olduğu için, size İstanbul maceramı anlatmak istiyorum sıkılmazsanız. Sabahın erken vaktinde Esenboğa'ya gittim. Tren garlarına kafa dinlemeye giden biri olarak hava alanının sessizliği beni biraz ürpertti, iç hatlardaki tüm katları gezerken. Neymiş anonstan arındırılmış bölge olduğu için böyleymiş efendim.


O kadar gelmişken Ankara'da tek şubesi havaalanında olan Cafe Nero'ya oturmadan olmazdı. Şehir içnde şubeleri olsa Starbuck's nedir ki der bir daha uğramazdım. İtalyanlar işi çözmüş. çift espressolu hazırlıyorlar kahveleri. 
  • Daha sonra Borajet'in boş olan check-in deskinden biletimi alıp X-ray'den geçtim ve kemerimi çıkarmak zorunda olmaktan hiç hoşlanmadım. :) Alt katta bizi arka tekerleri yarı gizli 12 koltuklu bir otobüs aldı, uçağın yanına getirdi. (Firmayı beğendim bu arada, kaliteli ve uygun)
  • Böylesi daha güzel. Reklam basılmış tünellerden neye bindiğini görmeden seyahat etmek çok duygusuzca. Bineceğin araç şöyle ele avuca gelecek böyle oluyormuş diyeceksin.

Bilerek kanadın olduğu yeri seçtim manzara için.Uçak piste girince aniden durdu. Sonra bir uğultuyla kaptırdı. Teyzeler nefes almakta zorlanırken. (Tüm koltukların önünde kusmuk torbasının hazır olması hiç de yardımcı olmuyor.) Ben mide bulantısını düşünmemek için uçağı kazanmak üzere olan bir beygir gibi görüp gaza getirmeye çalışıyordum. (Yaptığım saçmalıkları tam olarak aktaramıyorum buraya ama siz anladınız onu)
  • Sabiha Gökçene inince bagajım olmamasına rağmen o dönen şeylerin etrafında biraz bekledim. Çünkü lanet olası, bana çok eğlenceli geldi. :) Adamın biri banda oturup bi' yarım tur attı şöyle kıskandım vallahi. Yanımda biri olsa bende ondan cesaret alıp eğlenebilirdim.

Sırasıyla E11 ile Kadıköy'e gittim sonra orada bir plan yapıp önce Güven Sanat'a gittim. J Herbin Bleu Azur aldım. sonra metro-marmaray aktarmasıyla ( İstanbul'daki aktarma sistemi tamamen farklıymış otuz lira kadar bir toplu ulaşım giderim oldu bir günde, Ankara'da bu turnikeden çıkıp diğerine kart basacaksın desen döverler adamı. Geçen sene metro ringinde 60 kuruş fazla alıyor diye iki şoför indirmişlikleri var :)
  • Velhasıl, Sirkeci'de Yeni Zaman Kırtasiye'ye uğradım Zeynebin ekibindenim deyince daha bir sıcak davrandılar. Yukarıdaki Platinum Plaisir'i aldım. Kabataş Tramvayı ve Füniküler ile birlikte Taksime vardım. Fakat etkinlikte toplu fotoğraf çekilirken ben Simit Sarayında kameraları kontrol ediyordum.
  • En son kamera kaydı izlediğimde işten atılmak üzereydim.. Bu sefer diğer tarafta olmak farklı hissettirdi. Sabah vakti Kadıköy'de unuttuğum tabletimi aldıktan sonra Harem'e gidene kadar gün bitmiş benimde pilim zayıflamıştı.
Yukarıdaki kalem ve mürekkebin incelemesi de yakın zamanda burada olacak
Hepinize bol maceralı, eğlenceli günler dilerim :)

0 Yorum: