Keşke Sivas'a da böyle bir yer yapsalar ne güzel olur. ama niye olmuyor hani Starbucks'ın falan Franchise'ini üstüme falan almay...

Kayseri Günlükleri - Gün 2 / Kayseri Diaries - Day 2

Nisan 24, 2014 Teknofil 2 Comments

Keşke Sivas'a da böyle bir yer yapsalar ne güzel olur. ama niye olmuyor hani Starbucks'ın falan Franchise'ini üstüme falan almayı bile hayal ettim ama isim hakkı tek bir firmaya aitmiş falan adamların tuzu kuru tabii ne gelip uğraşalım Sivaslılarla diyorlar haklılarda. Ben bile uğraşamıyorum



Sabah kanepeden dolayı tutulumuş bir şekilde kalktım. Ablam bu saatte çalıştığı dershanede olmalıydı. Ders çalışmaya geldim güya ama gezmekten ders çalışamayacağımı biliyordum. Starbucks'ın Türkiye'de ki 11. yıl dönümü nedeniyle 1 küçük içene 1 büyük bedava gibi bir kampanya sayesinde ablama kahve ısmarladım. sonra avmyi gezdik tabii buraya kadar ne trenle ilgili ne kalemle ilgili değil o yüzden Migros'taki Kırtasiye ürünleri %50 indirimde olduğu için (iyice reklam broşürü gibi oldu burası) bu aşağıdaki tayfayı aldım.


Görünmez bandı teknik resimde kullanmak için aldım çünkü diğer izole bantlar gönyeye takılıyor saatlerce çizdiğim şeyler yırtılıyordu şimdi sorun çözülür olmadı kağıt bant falan kullanırım. :) Faber Castell Gripmatic kalem bildiğiniz gripmatic kalem, sadece 1,5 TL olduğu için aldım :)
Pilot V Pen defteri dik tutarken de yazabildiğim ve gönül rahatlığıyla okula götürebileceğim bir dolma kalem üstelik sadece bir kutu kartuş fiyatı kadar. anlayamadığım şey şu kaleme neden metal bir klips yapmadınız yani bir parça metal ne olacak değil mi? Plastik klipsli dolma kalem mi olur? tek eksisi bu olsa gerek çünkü ucu her hangi bir standart dolma kalemin ucu gibi ve yine pilotlardaki gibi M ucu diğer M uçlardan daha ince yazıyor.

Akşam vakti kaldığım evdeki abinin dayısı oturmaya geldi. Ama ne kıyak, ne hoş sohbet bir adam anlatamam :)


Adam İngiltere'de yaşıyor konuşması esprili olmakla beraber 2 dil karışmış halde birazda ingiliz aksanı olduğu için komik geliyor adamın konuşmaları. İlk onuç yaşında gitmiş, orada kuaförde çalışmış ve çalışanlar türkçe bildiği için hiç ingilizce öğrenememiş her şeye yes dediği için adı Mr.Yes'e çıkmış :) Böyle bir sürü anısı var Mehmet Dayı'nın ama hepsini yazmayacağım.

Dayı gidince sabaha kadar How I Met Your Mother izledik 2. sezon kadar, sonra toplamadığım çekyatta uyuya kaldım. Haliyle yine ertesi günü yazdım bunları. Mehmet Dayının bize ikram ettiği zencefilli çikolata kadar tat vermediyse bu yazı kusura bakmayın. Bu konu hakkında da yorum yazabilirsiniz elbette :)

Herkese Bol Zencefilli Günler Dilerim :)

2 yorum:

  1. Yazının 1. ve 2. bölümünü keyifle okudum. Kendi öğrencilik yıllarım aklıma geldi, anılarım canlandı. Çok güzel, kıymetli zamanlardı. Çok dolu yaşadığım halde şimdi düşününce keşke şunları da yapsaydım dediğim şeyler oluyor. Yani kaç yıl olursa olsun yetmiyor bu süre. Çok şanslısınız gerçekten. Bulunduğunuz yerin durumunun iyi olmaması hiç önemli değil. Bu bile size ayrı maceralar, ayrı keyifler yaşatıyor. Bu günlerin her dakikası tekrar geri gelmeyeceği bilerek yaşanmalı, değeri bilinmeli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız Erhan Bey, dediklerinizi şu son bir yıl için bile teyit edebilirim. Gerçekten hayat çok hızlı geçerken vakit neden geçmiyor dedirtecek cinsten. Sivas'ı ne kadar kötülesem de bir kaç yıl burada yaşayacağım tabii ki seveceğim :) Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil