Trende Alınan Deprem Haberi
Benim için farketmezdi, daha önce de Eskişehir'de okuyan bir gençle seyahat etmiştim,yol boyu birlikte film seyretmiştik :) iyiydi yani. Şimdi ise yanımda bir amca var, "ne gūzel sūrekli uyur bende gūnlūğūmū yazar keyfime bakarım" demiştim. Pek konuşkan görünmüyordu. Değildi de zaten...
Valizimi üstteki rafa yerleştirirken tesbih çeken ak sakallı amcaya selam verdim, selamını aldım. Oturduğumda mırıldanarak dua ediyordu, hareket ettikten biraz sonra nereye gittiğimi sordu Sivas'a dedim, haliyle bende ona sordum Yozgat - Yerköy'e gidiyordu. "Seni uğurlayanlar annenle baban mıydı?" diye sordu. Onlara tatil olduğu için beni uğurlamaya gelmişlerdi, evet dedim.
O sırada annem camdan türlü türlü şaklabanlıklar yapıyordu, bazen benden genç gibi davranıyordu :) "Yaa işte anne baba öyle kendini harabediyor ama olsun canları sağolsun, allah acılarını göstermesin" dedi anlatmaya başladı kendi hikayesini. Şanslıydı benim gibi dinleyiciyi buldu tabii anlatıyor,ama kendisi pek iyi bir dinleyici değil hatta hiç iyi değil. Sıra bana geldiğinde her dediğim lafı kulak arkası edip hayırlı olsun dedi durdu. Torunu onda kalıyormuş onu bırakmaya gelmiş Ankara'ya geri dönüyor işte...
Sürekli soruyorum,sormasam uyku moduna girecek çünkü, 4 sene müftülük yapmış ondan önce biçer-döver işindeymiş "eskiden evin önüne bir ekin yığardım böyle ofis gibi kule gibi olurdu çocuklar içine girer oynardı" derken gözleri doluyor. işte her yolculuk bir hayat benim için.
Bu yazıdaki resimler bana ait değildir. |
Neden böyle düşündüğünü anlatmasını merakla bekliyordum "Dünya kirlendi artık, kut kavimini bilirmisin? Iste sıradaki kut kavimi biziz. Ibadet etmeyen herkes cezasını çekecek,kurunun yanında yaşda yanacak, herşey yerlebirrr püripak olacak inşaallah!" derken adam kendinden geçmiş gibiydi. Anladım ki bu adam potansiyel bir canlı bomba.
Olayı sıcağıyla yazmak için aldım elime kalemi, fosur fusur sesler çıkararak dua eden rıza amca yeniden konuşmaya başladı "Dolma kalem mi o? Ben bunların pelikan olanlarını kullanırdım hep , askerliğimi malatyada yaptım şube eriydim orada sürekli sivas'a evrak götürürdüm. Mektupları da hep dolma kalemle yazardım, sonra bunların iğne uçluları çıktı bizde onlardan alıp içine şırıngayla mürekkep doldururduk" dedi. Daha sonra tesbih çekerek uyudu.
Siz iğneye iğneyle nasıl mürekkep enjekte edileceğini düşünün bulabilirseniz banada anlatın.
Kalemlerle bol bol haşır neşir olacağınız günler dilerim.
Kalemlerle bol bol haşır neşir olacağınız günler dilerim.
0 Yorum: